11 Eylül 2014 Perşembe

Sadece Resim....



Yok olmadı, tam üç kere denedim bu yazıyı  yazmayı ... Olmadıysa zorlamanın anlamı yok bu da sadece resimli olsun. Fotoğraflarda bugünki çalışmalarım var, belki biraz da dünkü... Yeni cafe günlüğümün ilk sayfasında "Pasta Sanatı" Suadiye cafe deneyimim var. Yanında farklı ve iham verici bulduğum fotoğrafları saklamanın çözümü olarak ortaya çıkan esin defterimden sayfalar  ( bu bahaneyle geçen yılın kullanılmış ajandası çöpe gitmekten kurtuldu.) Son olarak iki hatırlatma kartı. Sanırım hepsi bu kadar ...











9 Eylül 2014 Salı

Yeni Kapak....



Biraz ondan, biraz bundan günüydü bugün. Alışveriş yapıldı, ortalık toplandı, oyun oynandı, dişçi randevusu değiştirildi, geçen haftalarda alınan bir torba dolusu lavanta için daha fazla üşenilmedi, kalkılıp keseler dikildi ve dolaplara yerleştirildi. Son olarak da 2002 yılında aldığım bir deftere yeni bir kapak yapıldı.  Yarısı dolu olan bu defteri çok sevmiştim ilk aldığımda, sarı saten kaplaması ve üzerindeki boncuk işlemeleriyle kelimenin tam anlamıyla "cici"ydi. İçine gittiğim sergileri, konserleri, seyahatleri kaydetmiştim. Zamanla üşene üşene sadece bilet koçanlarını ve broşürleri tıkıştırdığım bir defter haline gelmiş. Geçen gün elime geçtiğinde onu bulduğum hale gerçekten üzüldüm, içindeki yazıları okurkende çok güldüm. Ama sonuçda zaman onu yıpratmış ben de bir kenara savurmuştum. Bu sonu hak etmediğine karar verip eski, yarı sökük kapağını çıkarıp attım, yerine bu günkü zevkime daha uygun sade, kendimce keyifli bir kapak yaptım. Yapışkanın kurumasını beklerkende içine attığım koçanları, broşürleri tarih sırasına dizdim. Defter kendine geldiğinde sayfaları tekrar kullanıma hazırdı ve bende elimden gelenin en iyisini yaptım. Artık yeni bir hayatı var... Sanırım o da, ben de  mutlu olduk. Bu yeni defterin yanına kendime hatırlatmalar yaptığım günlük kartlarımı ekledim şmdilik 9 taneler ama bu yıl hergün için bir kart yapmayı hedefliyorum başarabilir miyim bilmem ama denemesi bedava...









5 Eylül 2014 Cuma

Minik Bavul...



Kütüphanemde mutlaka iyi bir, hatta birkaç atlas vardır. Dolabımdaysa güzel bir bavul. Çok severim haritaları da, bavulları da. Belki de bana başka coğrafyalarda aynı gökyüzüne bakabilme olasılığı sağladıkları ya da evimden ayrılmadan dünya turlarına çıkardıkları içindir onlarsız olamamam. Nedeni çok net değilse de önemli de değil aslolan onlarla aramdaki bağ. Bir süre önce hoş bir mağazada gezerken gözüme küçük karton bavullar takıldı. Her gördüğümde pahalı bulup almadığım için alışkanlık yapmış, yine başbaşa bir kaç dakika geçiririm demiştim ki gözüme fiyat etiketi ilişti. Öyle güzel bir indirim yapmışlar ki alıp bavulumu elime çıktım mağazadan. Eve döner dönmez içini doldurdum odamda baş köşeye koydum. Onunda  keyfi pek bir yerindeydi ta ki benim meraklı yanım harekete geçene dek. İçindekileri çıkarttım nasıl yapmışlar bunu diye evirdim çevirdim. Orasına baktım, burasını mıncırdım. Sonra yine içini doldurup yerine kaldırdım. Kafamda nasıl yaparım netleşip oturmadan da celallenmedim. Ama bugün daha fazla dayanamayarak oturdum uğraştım. Malzeme olarak mukavva kullanmam gerekirken dur bakalım önce bir deneyelim diyerek eski bir karton kutu tercih ettim. Üç parça dikdörtgen olayı çözdü. Ayrıca kartonun oluklu olması şekil vermemi kolaylaştırdı. Yapımında hiç yapıştırıcı olmadığı için kurumasını beklemek zorunda kalmadım ama dikiş nakış bölümü biraz el oyaladı. İlk denemenin sonunda başarmak her zaman nasip olmaz bana. Bugün şanslı günümdeyim sanırım. Ben bu bavullardan daha çooook yaparım.










3 Eylül 2014 Çarşamba

Son Kriz : Defterler...



Yok, anladım ben. Bu krizlerim bitmez benim. Takıldım mı feci takılıyorum bir şeye. Şöyle az biraz zaman geçipde arkamı dönüp baktığımda farkediyorum yediğim naneyi ama geçmişler olsun. Öyle böyle değil, sıra sıra defterler uçuşuyor gözlerimin önünde yaprak yaprak. Küçükleri, büyükleri, elyapımı, fabrika çıkışlısı... Ayarım bozuk ya şunun için bir tane, bu proje için şart, benim hiç böylesi yok, bak bu sırt dikişine bayılıyorum e deneyelim o zaman derken, yarım düzine defter yapmışım. E bir dur nefes al yani değil mi? Az biraz vaktimi aldı ama durmayı başardım. Tabii hal böyle olunca bari fotoğraflarını ekleyeyim bloğa dedim. Böylece günün bu pek manalı yazısı da ortaya çıkmış oldu. Gönül isterdi ki  zamana yayılsınlar, her birini nasıl yaptım ayrı ayrı anlatayım. Kısmet değilmiş, nasipse başka bir krize artık. Yine aklıma parlak bir fikir gelir ve o fikrin içinden de bir defter geçer illa ki, o zaman anlatırım. Bu durumda sevgilerimi yolluyorum size, kalın sağlıcakla :))









1 Eylül 2014 Pazartesi

Anlar, Anılar...


Fotoğraflar anı durdurmanın en etkili ve tek yolu. Her ne kadar artık sanal alemde turlasalarda eskiden makinelerdeki ruloları fotoğrafçılara götürür merakla beklerdik nasıl çıkacaklarını. Ay gözüm kapalı çıkmış, saçım uçuşmuş deyip silivermek yoktu öyle, ne çıkarsa bahtına, şans oyunu gibiydi. Bazen koca bir rulo yanardı da vahvahlanırdık. Yaşlanmak böyle bir şey herhalde :) oldukça tehlikeli bulduğum bu konuyu kapatıyor ve sadede geliyorum. Silgiden iki yeni baskı oydum kendime. Doyamadığım fotoğraf makinesi şeklindeki baskılarıma bir yenisini eklerken yanına bir de arap ekledim eski tabirle. Mükemmel değillerse de iyi iş görüyorlar. Anları dondurup, anılar yarattığım resimlerimde kullanılmak üzere rafımdaki yerlerini aldılar. Doğrusu onları kullandığım resimlerim nasıl çıkacaklar heyecanla bekliyorum...

Not: Bu yazı yazıldıktan sonra rötarlı bir şekilde yayınlanıyor. Bu nedenle olaydan bağımsız görünen fotoğraflar -ki gerçekten öyle- için bir açıklama yazmayı uygun buldum. Dönüşüm sürecim kapsamında yaptığım "bir ağaca yaslan etkinliğim" sırasında çektiğim o fotoğraflarda sevgili arkadaşlarım Ayça ve Ayferi'nin Hindistan seyahatlerinden benim için getirdikleri muhteşem hediyeleri  yer alıyor. El oyması iki baskı kalıbı ve çantamı keyifle kullanacağım ikisine de tekrar teşekkür ediyorum, beni çok mutlu ettiler...