21 Ekim 2013 Pazartesi
Bayram biter işler başlar...
Zaman denilen canavar kocaman bayram tatilini yutup, dokuz günün kemiklerini bıraktı geriye. Bir çok insan bu süreçte yollarda helak olurken, ben kah bir koltuk kah öteki koltuk evimin ve televizyon sesinin gergin sakinliğine bıraktım kendimi. Öyle hiçbir şey yapmadan, ama gelecek yoğun günlerde yapılması gerekenleri kafamda sıralaya sıralaya, içimi şişire şişire geçirdim o günleri. Haftaya çekilecek "Mine, Yuvaya Dönüş bilmem kaç" filminin ön hazırlıkları hala tamamlanmadı. Ezgi'nin ve Ayfer'in mat kılıfları elimde sürünme aşamasındalar. Yarın bir de merkür ters gitmeye başlayınca değmeyin keyfime. Telaş yok tabii ne gerek varki, herşeycikler olur, yetişir. Planlar , programlar derken şu içimdeki ses sussunda kafam dinlensin biraz dedim. Azıcık çiziktirdim. Valla iyi geldi, enerjimi fulledim. Birikmiş bütün işler bu hafta hepinizin sonunu getireceğim, erkekseniz teker teker gelin...
9 Ekim 2013 Çarşamba
Pofidik Bulut...
Güneşli bir günde aklına bulut takılan tek insanoğlu benim herhalde. Sabah beri gözümün önünde uçuşan kıvrım kıvrım, pamuk pamuk bulutlar var. Pofidik bulutlar en sevdiklerim, hani kar beyaz, kocaman, kuştüyü yatak gibi olanları. Ama grilerini, fırtına taşıyanlarını, kar yüklü olanlarını, ince bir tül gibi güneşin önüne geçip perde etkisi yaratanları da severim. Bazen kafamı kaldırıp gökyüzüne bakarken geçip giden bulutları insanlara , kuşlara ve başka şeylere benzettiğimde olur. Bence oyun arkadaşı olarak mükemmeller. Mutlu ederler sakinleştirirler, büyüklükleriyle dehşete bile düşürebilirler insanı. Uçakta seyahat etmenin en keyifli kısımlarını oluştururlar benim için. Anlaşıldığı üzere bulutlarla aramda özel bir bağ, onların adına konuşamasamda, kendi adıma aşk var diyebilirim. Bu aşk yüzünden oturup kendi bulutumu yaptım. Ellerim çok titriyor bugün o yüzden pek de arzuladığım gibi olmadı aslında. Üzerinde biraz daha çalışmalı ve sonra pofidikle eğlenceli işler yapılabilir. Bugüne yetişmedi, ne diyelim; bir başa sefere kısmetse :))
7 Ekim 2013 Pazartesi
DIY Keçe Sepet...
Çocuklar gibi zıp zıp zıplayıp ıııııgghhhhhh diye bağıra bağıra tepiklemek istiyorum yeri. Hayret bişey, taaa ne zamandır indirime girsin de alayım diye beklediğim ikeadaki turkuaz, metal, tekerlekli rafı sonunda satın aldım. Akşamın köründe eve dönmüş olmamıza rağmen oturup kurdum bir heves. Aslında sorunsuz bir montaj oldu. Ama sonuç bir tekerlek tepede. Eşimle ne yaptıysak o dört tekerleğin yere yapışmasını sağlayamadık. Sonunda müşteri hizmetleri arandı. Getirin değiştirelim dediler. Ama çook uzak, ayrıca gidecek araçda yok. İki gün içinde bize bir çözüm önerisi sunmak için telefonla geri dönecekler. Olmadı götürücem artık yapılacak bir şey yok. Ama benim ne güzel hayallerim vardı. Sıra sıra boyalarımı, baskılarımı raflarına yerleştirip, çalışma masamın altına iktirivericektim. Her istediğimin istediğim zamanda gerçekleşmeyebileceğini çoktan öğrendim öğrenmesinede yine de ıııııgghh demek istiyorum...
Beklerken boyalarımdan boşalacak rafı daha derli toplu halde kullanabilmenin yollarını arıyorum. Geçen gün çok şık bir kutu aldım. Mesela onun yanına diyorum keçe bir sepet yapsam. Hoş durur hani. E o halde başlayalım. Kalın kahverengi keçem kalmıştı biraz, onu bir güzel işaretledim. Kısa kenarlarındaki işaretli yerlerden kestim. Uzun kenarı katlayıp , kısa kenarın üzerine açtığım kesiklerin içinden geçirdim ve bitti. İçine eskiz defterlerimi koyabilirim yada ne bileyim buluruz bişeyler. Şu raf işi bir halolsun illa ki bulurum. İşte böyle şimdilik beklemedeyiz....
2 Ekim 2013 Çarşamba
Planlar planlar...
Bazen işler istediğimiz biçimde gelişmez. Kaş yapayım derken ortaya kocaman bir burun resmi çıkar mesela. Süreç işleyip sonuç arzuladığınız gibi olmuyorsa duruma direnmeyi bırakıp, akıntıyla yüzmek günü kurtarabilir. Bu pek sulugözlü ekim gününde başıma gelenler tam da böyle. Yağmura uyup suluboya çalışayım dedim. İşler pek yolunda gitmedi, soyut bir şeyler istemiştim ama neyse. Böylece plan b'ye geçtim ve lekeler üzerine çiçekler çalışmaya başladım. Dağınık kafam odaklanmamı engelledi. Alakasız yerlerde birbirleriyle bir türlü nasıl bağlayacağımı bilmediğim pek şirin çiçeklerim oldu. Resmin tümüne bakınca gördüğüm tek şey ıyyyğğ.... Hal böyle olunca niye devam ettiğimi pek çözememiş olsamda akışa uyup minik defterimi açtım. Gözümü kapayıp iki renk seçtim ve tüm sayfayı boyadım , böyle duvar boyar gibi dümdüz. Şirin çiçeklerimi sıkışıp kaldıkları cehennemden kestim çıkardım, duvar boyam kuruyuncada yapıştırdım. Akriliklerimle minik daireler, büyük daireler, fırça darbeleri ekledim. Bir kaç harf stickerı ve eski moda bir etiket yapıştırdım anlamsızca. Artık sevimli bir kaosum oldu, şimdi mutluyum...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)