29 Nisan 2013 Pazartesi

Bir başarısızlık öyküsü...



Bir telaş eve geldim, hoop masamın başına yerleştim. Dün akşamdan planladım ya bugünkü etkinliği, bir an evvel sonucu görmek için apar topar çalışmaya başladm. Önceki çalışmalarımdan kalan parça kağıtlar, kullanılmış zarflar, biletler, broşürler toplamıştım bu güne hazırlık olsun diye. Onları bir araya getirdim. Güzelce ölçtüm, biçtim, kestim, istifledim.
Gözümde canlanıyor sonuç, tanrım çok keyifli olacak diyorum. Ama bir kere terslikler başladı mı ardı arkası kesilmiyor ki. Özenle topladığım kağıtlarımın bazıları ince, bazıları kalın, büyüklü küçüklüler birde. Dikişi tam bir kabus, üç kere deniyorum, yok olmuyor. Bunca yıldır envai çeşit defter yapmış olan ben başarısızlığa uğruyorum gözgöre göre, inanamıyorum. "Aman tanrım hayırrrrr" diye bağırmak geliyor içimden. Ve sonuç gerçekten beklentilerimin çok altında. Bu yüzden paylaşmamaya karar veriyorum önce. Ama sonra vazgeçiyorum bu düşüncemden. Başarısızlığı yok saymayı daha büyük başarısızlık saydığımı anlıyorum. Kim bilir sonuçtan memnun değilsem daha işim bitmemiştir belkide. Madem öyle huzurlarınızda beni bugün hayal kırıklığına uğratan çalışma....
Kendime not: Hızlı olsun diye iyice planlamadan bir işe atlama. Kötü oldu diye kendini hırpalama, üzerinde çalışmaya başladığında daha güzel görünecek bunu unutma.Yakında bu facia defter keyifli sayfalarla dolacak söz veriyorum ve görüntü kirliliği için özür diliyorum.....



27 Nisan 2013 Cumartesi

Hızlı ve eğlenceli...



  
Sabırsız bir insanım ben. O yüzden sonuca ulaşmak için uzun uzun bekleyen insanlara hayranlık duymuşumdur hep. Böyle bir kitabı yazmak için bilmem kaç yıl çalışanlara, bir heykeli aylarca yontanlara saygım büyüktür. Ama benim gibi sanatı seviyorsanız, sabrınız ya da vaktiniz azsa süreci hızlandırmanın yollarıda yok değil hani. Mesela koca koca tuvaller yerine bir oyun kartı büyüklüğünde çalışmalar yapabilirsiniz. Hem zevkli, hem hızlı. Üstelik istediğiniz teknikte emrinize amade. İster suluboya, ister desen , ister kolaj  hiç farketmez. Hepsi ATC' lerde kullanılan teknikler. Ah evet günün olayı ATC...
"Artist trading card" kavramının Türkçe'de kullanılan bir karşılığı var mıdır bilemiyorum. Bileniniz varsa lütfen söylesin. O zamana kadar, Türkçeleştirmek gerekirse "Sanatçı değişim kartları" diyebiliriz sanırım. Aynı cips paketlerinden çıkan oyun kartları gibi, super güçleri yok ama farklı fikirlerden ilham almak için değiş tokuş yapılıyorlar. Dünya çapında bu kartları yapan ve birbiriyle değiştiren çok sayıda insan var.

ATClerin  2,5*3,5 inch veya 64*89 mmlik standart kabul görmüş ölçüleri dışında  tema ve teknik olarak tamamen özgür bırakan çok eğlenceli bir uğraş olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Her kartın arkasına yapan kişinin adı, yapıldığı tarih ve çalışmaya verdiği ismi eklemesi adetten. Böylece değiş tokuş tamamlandığında hangi kartın kime ait olduğu karmaşası yaşanmıyor.
Ben şimdilik değiş tokuş yapmak için değil, eğlenceli oldukları için yapıyorum kartlarımı. Kim bilir belki bir gün bizim de bir ATC klubümüz olur ne diyelim kısmet...



25 Nisan 2013 Perşembe

Bir kuş, iki kuş üç kuş....



  

Penceremin önündeki çınar ağacı yapraklandı. Ve sonunda minik kuşların dalların, yaprakların aralarında görünmeden cıvıldaştıkları mevsim geldi. Hızlı hareketlerini, telaşlarını, güzel yüzlerini, tüylerini  yani her bişeyciklerini seyre dalmayı çok seviyorum. Arada sırada pencerenin kenarına tahıl taneleri bırakıyorum onlar için, karşılığında bana şarkılar söylüyorlar. Şehrin gürültüsünden uzak olamasamda küçük mutlu anlar yaşattıkları için bana şanslı hissediyorum kendimi.
Bugün oyun saatinde minicik kağıt kuşlar yaptım bende. Küçük ama heybetli bir ağacın üzerinde dinleniyorlar. Farklı olsun diye ve uzun süredir görüpde denemek istediğim bir teknik olduğu için üç boyutlu bir çalışma yaptım. Önce küçük çiçekler, yapraklar ve kuşlar kesip hazırladım. Ardından ağacımın gövdesini kestim siyah fon kartonundan. Ve ağacın arkası için çiçek desenli bir kağıt kullandım. Kalın çift taraflı bant (foam tape) en büyük yardımcım oldu çalışmama boyut kazandırırken. Önce gövdeyi süsledim kuşlar ve çiçeklerle, sonrasında ağacın arka planına yapraklar ve çiçekler ekledim. Tek parça haline gelen ağacımı zemine yerleştirdim. Ağaca konmak üzere olan siyah bir kuş daha yaptım. Bir oyun saatimin sonunda evimde bana ait bir ağacım ve kuş ailem oldu. Tek sorun var bu kuşlar ötmeyi bilmiyorlar :)



23 Nisan 2013 Salı

Minik Canavarlarla Mutlu Bayramlar...





 Bu güzel bayrama da böyle güzel bir hava yakışırdı zaten. Tüm çocukların ve daima çocuk kalan herkesin bayramı kutlu olsun. Huzurlu, mutlu, güzel bir ülkede hep beraber dostlukla, kardeşlikle ve sevgiyle büyümek dileğiyle.
Tekrar çocuk olmak istediğim günlerden biridir bugün. Eğlenmek, gülmek, keyiflenmek isterim her seferinde. Dalga dalga bayraklar, çocuk şarkıları, danslar... Ne güzeldir, heyecan ve neşe getirir . Çocuk olmak demek eğlenmek demektir.  Eh o zaman eğlenelim derim...
Çılgın miniğinize ya da benim gibiyseniz kendinize çılgın oyun arkadaşları gerekir. Benimkiler hayali canavarlar ve çok şirinler. Sizinle bu satırları paylaşırken ben, onlar saklambaç oynuyorlar odada. Ve hatta oynarken kahkahalar atıyorlar kendilerince:)
İki kağıt torba, biraz karton, yapışkan ve biraz renkli kağıt parçası canavarlarınızın hayat bulmaları için yeterli. Önce kağıt torbanızdan bir parçayı kartonunuzun üzerine yapıştırın. Ardından gövde için dilediğiniz gibi bir şekil çizin, canavara benzesinler ama. Göz, ağız, diş, el, anten ve daha ne isterseniz çizin ya da yapıştırın gövdenin üzerine. Son olarak gövdenin altına kesikler atın ve ayaklar öne, destek bölümü arkaya gelicek şekilde katlayın. Oyun arkadaşınız oynamaya hazır. Bayramdan sonra görüşmek üzere...




21 Nisan 2013 Pazar

Mix and match...

Aklımda şöyle parlak bir fikir ya da yarım bir işim yoksa beni bekleyen masamın kenarında duran minik deftere gider elim. Kısaca günlük diyelim biz ona bu satırdan sonra. İşte bu günlük üzerinde farklı denemeler yaparım vakit buldukça. Çizerim, boyarım, yapıştırırım, zımbalarım, delerim, dikerim. Canım ne isterse öyle yani.
Bugün güneşi gördüm ya rüyamda sarının peşine takıldık günlüğümle. Farklı tonlarda, sarı akrilik boyalarımı eski bir müşteri kartı yardımıyla fona yaydım. Sayfam kuruyunca turkuaz akrilik boyam ve rakam stencilim ortaklık kurup, sarı fonuma eşlik ettiler. Güneş, deniz, kum malum... Sonra biraz kağıt kopardım ince şeritler halinde, bir iki kıyafet etiketini seçip kenara ayırdım. Mavi kağıttan bir alışveriş torbası vardı nicedir sakladığım, ondan çiçekler kestim şekilli delgecimin yardımyla. Bir de küçük düğme buldum. Hepsini bir öyle çevirdim, bir böyle. Gözüme hoş göründüklerinde yapıştırdım, zımbaladım, diktim. Düğme pek bir mahzun baktı yüzüme, eşime yeni aldığımız gömleğin üzerinden çıkan slim fit kurdelesini üzerine ilikleyiverdim. Arkama yaslanıp bittirdiğimde sahilde yürüyüp taş toplama hayallerine daldım; kendime gelince daha tatile çok var deyip hüzün yaptım...



19 Nisan 2013 Cuma

Kampanya dönemi...

Bir dergi krizine tutuldum ama öyle böyle değil, sağanak halinde. Moda dergileri, seyahat dergileri dizi dizi oturdukları raflardan sesleniyorlar beni görünce : "al beni, hadi al allll"... Kabus gibi kurtulamıyorum. Yapılacak alışverişler, sezon trendleri, gidilecek tatillerin hayalleri kandırıyor beni. Ve tabii sonunda kahvem, koltuğum, dergim ve ben keyif yapıyor oluyoruz ama azıcık. Reklamdan bol bişey yok ki içlerinde. E hep aynı tuzağa düşüyorum, suç bende. Renk renk, cıvıl cıvıl bir dergi en fazla 3-5 saat oyalıyor beni. Sonra, sonrası ne atıcak değilim ya hemen. Peki o zaman hazine avı başlasın.Tekrar hızlı bir tur atıyorum dergimde ve minik hazineler arıyorum. Hoşuma giden fotoğraflar, çizimler, sözcükler, harfler... Bir araya geldiler mi hoop çalışma masama konuveriyorlar.
Renklerine, temalarına ya da sadece keyfime göre bir araya getiriyorum onları. Bazen kırt kırt makasla kesiyorum, bazen cırt diye yırtıp alıyorum. Sonrası yapışkanın işi, stick olanlarından kullanıyorum ki yapışmayan yer kalmasın. Hazır malzemeyle bildiğiniz kolaj işte. Trend takibi, sanat terapi ve geri dönüşüm... Bir alana iki bedava :)




17 Nisan 2013 Çarşamba

Çizik günü...

"Hava soğuk sanki, yataktan çıkmasam ve hatta akşama yemek pişirmesem, pizza söyleriz nolcak. Aman bunları düşünmek için çoook erken, daha sabahın körü. Gün de bitmez şimdi kesin, yağmur yağar, hava bi açar bi kapar, rüzgar çıkar kulaklarım üşür sinir olurum...
Sonra blogda var bi şeyler yazmak lazım. Ne yapsam iki çiziktirsem şöyle, olmadı iki satırda altına karalasam ufff yok ne yazsam  onu  bile bilemedim şimdi..." diye başlayan bir günün akşamında kendimi çoktan yogamı yapmış, Ebru'cuğumun sohbetini kahve eşliğinde yudumlamış ve sonrasında evimde masamın başında çizim yaparken buldum.
Sonsuz olasılıklar denizinde kalemimin kağıt üzerindeki dansını seyrederken sabahki ruh halimden eser kalmamış.Seferimden yüzüm gülmüş, aklım sakinleşmiş ve yorgunluğum dinmiş olarak karaya dönmüşüm çoktan. Düz çizgiler, daireler, yamuklar, bir üçgen buraya, bir çiçek şuraya yanına biraz zaman kendimle başbaşa... 
Sonuç ; bir kalem alın elinize gamın, kederin , çirkin görünen her şeyin üzerini çiziktirin. Hepsi bugün gibi geçip gitsin. Geriye küçük bir tebessüm kalsın....



15 Nisan 2013 Pazartesi

Seyyah kırmızı....


Sizi kırmızı kalem çantam ve arkadaşı yeşil çantayla tanıştırmaktan mutluluk duyarım. Yeşil olan, benim çantama el koymasın diye sevgili yoga eğitmenim ve dostum Ayça Gürelman'a rüşvet olarak yapılmıştır:) Ve Onun evinde güzel kedisi Pati'den saklanarak yaşamaktadır. Benim kırmızı çantam ise arkadaşının aksine tam bir gezentidir. Mutlu mesut İstanbul yollarında seyahat eder.  Kimi zaman bir vapurda, kimi zaman da bir cafede elimin altında hayatın tadını çıkartır. İçinde gezdirdiği 12 kişilik dev kadroyla birlikte tam bir eğlence deposudur. Ayrıca yapılışıda oldukça kolaydır.
Gereken malzemeler: Arzu edilen renkte ya da sizin evdeki miniğin aktivite dersinden ne renk kaldıysa artık bir miktar keçe. Biraz kalınca ip; yün de olabilir bence bir mahsuru yok:)  İki adet düğme; çekmecelere bakın mutlaka diplerinde bazıları saklanmıştır, napsınlar huyları böyle. Son olarak makas ve iğne.
Önce keçeden kaleminizin boyunun yaklaşık olarak iki buçuk  katı kadar dikdörtgen bir parça kesin. Yok, hayır hemen yanlarını dikmiyoruz önce istediğimiz şekilde üzerini süslüyoruz. Süsleme işi için ortaya çıkan diğer düğmeleri, yünlerinizi ya da başka renklerde artık keçe parçaları kullanabilirsiniz.
Orasına karışmam çanta sizin hayalgücü sizin, nasıl isterseniz öyle. Hah tamam şimdi süs bitti dediğiniz anda  yanlarını kaleminizin boyundan birkaç santim uzun olacak şekilde dikerek birleştirin.Yukarıda kalan fazla parçayı katlayın ve altında kalan alana düğmelerinizi dikin. Son olarak makas yardımıyla kapağa ilikler için iki kesik atın. İşte şimdi bitti, güle güle kullanın...






13 Nisan 2013 Cumartesi

Baykuş postası...

Posta kutumda özenle yazılmış kartlar veya mektuplar bulduğum günleri çok seviyorum.Evet itiraf ediyorum, hala PTT'nin posta servisini kullanıyorum.Beni mutlu ediyor, özel ve değerli hissediyorum. Siz de deneyin iyi gelicektir. Belki de güzel bir gelenek yeniden can bulur sayenizde.Kabul etmeliyim ki bu işin en güç tarafı kartlar.Artık neredeyse hiç kullanılmadıklarından güzel bir tane bulmak zaman alabiliyor. Bugün canım özel bir kaç tane kart hazırlamak istedi. Sevgili dostlarım için oyun odama girip kolları sıvadım ....
Çocukken bir parça kağıdı tekrar tekrar katlayıp keserek yarattığım kartaneleri birkaç yıl önce internette Kirigami adıyla tekrar karşıma çıktı. Eski bir dostu görmek güzeldi de aldığı yol beni oldukça şaşırtmıştı. Tabi benim bugün yaptığım kartlar Kirigaminin oldukça basit versiyonları.Teknik basit, uygulama zorlu :)
Kirigamiyle ilk kez tanışıyorsanız takip edilen adımlar şöyle: Bir desen çizin, deseninizin bazı alanlarını makasla ya da maket bıçağıyla kesip alın ve ta daaa kartınız hazır. 
Bu teknikte önemli olan desenin çizimi. Başlangıç seviyesinde basit desenleri deneyin, fazlaca detaylı,  yuvarlak hatlı çizimlerden uzak durun derim.Ben çalışırken kendi çizdiğim iki desenden sonra stencillerim aklıma geldi ve içlerinden birini desenim için şablon olarak  kullandım.İşimi oldukça kolaylaştırdığını söylemeliyim. 
Son olarak bi kaç uyarı: kesiminizin her aşamasında parmaklarınızla  kağıdınızı desteklemeyi unutmayın. Kağıt seçimi derseniz fon kartonlarını öneririm, bu iş için oldukça uygun kalınlıktalar. İnce kağıtlar çalışırken yırtılabiliyor ya da kesim yerlerinde saçaklanmalar oluşabiliyor. Ayrıca kesime başlamadan önce kağıdınızın altına bir kesim panosu ya da bir mukavva parçası koymak kağıdınızın kaymasını ve masanızın çizilmesini önleyecektir. Siz de denemek isterseniz  kolay gelsin der ve iyi eğlenceler dilerim...



 

11 Nisan 2013 Perşembe

Oyun Odasından Merhaba....

Nasıl bir ilk cümle yazsam bilemedim, bu durumda balıklama atlayayım daha kolay olur dedim.Öyle çok fazla usluba, usturuba takılmadan içimden geldiği gibi; kendim gibi yani... Girizgah kısa olsun sadede gelelim. 
Neler olacak bu odada onları söylemeli baştan: bolca renk, yeni denemeler, keçeler, boya kalemleri, kağıtlar, defterler.... Amatör bir sanatseverin "atölye" diye adlandırarak gözünde büyüttüğü o oyun odasında elinde ne iş varsa onu bulacaksınız bu sayfalarda...Öyle fazla bişey beklemeyin yani.
Sıradan, geri dönüşüme takıntılı, minicik renkli bir kağıt parçasını dahi çöpe atmak istemeyen, çocukluğundan kalan suluboyalarını hala kullanan, düğmeye, boncuğa, yeni aldığı t-shirtün etiketine delirmiş gözlerle bakıp "bununla ne yapsam" diyen bir kadının alternatif uğraşlarına tanık olacaksınız.
Uykunuzun kaçtığı bir gece ya da çocuklar okuldayken çalın onların mum boyalarını, kağıtlarını, makas ve yapışkanlarını katılın bana. Güzel çirkin demeden deneyin. Çıkardığınız işi ve yeteneğinizi  sorgulamadan eğlenin Sıradan hayatlarımıza renk gelsin diye haydi oynayın benimle birlikte ve hoşgeldiniz benim masal ülkeme...